Cumhuriyet neden 29 Ekim’de ilan edildi?
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük devrimi olan Cumhuriyet, 100 yıl önce ilan edildiğinde coşkuyla karşılanmıştı.
Atatürk, Cumhuriyet hakkındaki düşüncelerini ilk kez yakın çevresiyle paylaştı. “Cumhuriyet”20 Temmuz 1919’da Erzurum’da şu sözlerle duyurdu:
Bu tarihteki kongresiyle Milli Mücadele’ye katılan Türk devlet adamı ve Vali Mahzar Müfit Kansu, hükümetin durumunun ne olacağını sorunca Mustafa Kemal Paşa şöyle dedi: “Açık söyleyeyim. Yönetim şekli zamanı gelince olacaktır.” o cevapladı.
Neden 29 Ekim
29 Ekim’in Atatürk’ün gözünde neden değerli olduğu da merak konusu.
Çünkü tarihte pek çok figür, eylemlerine anlam katarak iz bırakmak istemiştir. Atatürk’ün yaptığı da buydu.
Batılı işgalciler Agamemnon’la mesaj gönderdi: Çanakkale’nin intikamını aldık
M.Ö. 1200’lü yıllarda Yunanlıları birleştiren Kral Agamemnon, gözünü Ege’nin doğusundaki en güçlü ve stratejik kent olan Truva’ya dikti.
Agamemnon, Çanakkale’nin karşısındaki Limni adasında bekleyen yüzlerce gemiyle Anadolu’ya, Truva’ya saldırdı. 9 yıl süren kuşatmanın ardından Yunanlılar at numarasıyla şehre girerek şehri ateşe verdiler ve tüm halkını katlettiler.
Agamemnon bugün Batı dünyasında bir kahraman olarak sunulmaktadır. Öyle ki İngilizler, Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Boğazı’nı geçmek istediklerinde gemilerinden birine Agamemnon adını vermişlerdi.
Ancak Osmanlı ordusu kararlılığıyla “Çanakkale geçilmez”12 darbe alan Agamemnon bu sefer Çanakkale’ye inemedi.
Ancak 30 Ekim 1918’de I. Dünya Savaşı’nı kaybeden Osmanlı Devleti, Limni adasının Mondros limanına demirleyen Agamemnon savaş gemisiyle işgalci devletlerle ateşkes imzalamak zorunda kaldı.
İngiliz Kraliyet Donanması’nın muhteşem Queen Elizabeth gemisine sahipken Agamemnon gibi vasat bir savaş gemisini seçmesi elbette Anadolu’ya bir bildiriydi: Truva’yı işgal ettiğimiz gibi Çanakkale’nin de intikamını aldık!
Ancak mütarekeden sadece 5 yıl sonra Anadolu’da yakılan özgürlük ateşi, işgalci Batılı güçleri mağlup etti ve 29 Ekim 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi, devletin yönetim biçiminin cumhuriyet olduğunu tüm dünyaya ilan etti. Devletin adı “Türkiye Cumhuriyeti” olarak kabul edildi.
Osmanlı Devleti 29 Ekim’de savaşa girdi
Amiral Suşon komutasındaki Yavuz (Goeben) ve Midilli (Breslau) olmak üzere 11 tümenden oluşan Türk donanması, 27 Ekim sabahı Karadeniz’e doğru yola çıktı ve sabah saatlerinde Rusya’nın Odessa, Sevastopol ve Novrosiski limanlarını bombaladı. 29 Ekim. Böylece Osmanlı Devleti fiilen 29 Ekim 1914’te Birinci Dünya Savaşı’na girmiş oldu.
Atatürk: “Bu, tarihten silinmeye yüz tutmuş bir milletin intikamıdır.”
Cumhuriyetin ilanından 2 yıl sonra, Ekim 1925’te Atatürk’ün Çankaya’da konuğu olan Fahrettin Altay Paşa, anılarında Atatürk’le o gün yaşadığı diyaloğu şu şekilde paylaşmıştır:
Atatürk her zaman mazlum bir milletin kaygısını taşır. Cumhuriyetin ilanının üzerinden uzun zaman geçmişti. Neden 29 Ekim diye kendime hep sordum. Bir gün Çankaya’da sofra temizlendikten sonra ‘Paşam dikkatimi çekti’ dedi. Her zaman düşünürüm. 30 Ekim 1918’de mütareke ilan edildi. Başkent’e (İstanbul) verdiğiniz şifreyi, Adana’daki karargâhınızdan hatırlıyorum. Artık aradan zaman geçti, Cumhuriyetimizin ilanının 29 Ekim gecesi gelmesi tesadüf mü? “Üç gün önce de olabilirdi, beş gün sonra da olabilirdi” diye sordum.
Atatürk’ün Fahrettin Altay’a yanıtı şöyle oldu:
Mütarekenin ilk günlerini hatırlıyorsunuz. Saray ve hükümet teslim olmayı kabul etti. Hükümet sarayın, saray da İtilaf Devletlerinin kontrolündeydi. Saray bu durumdan memnundu. Ancak bunu kabul edemezdim.
Buna direnerek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, yok etmek isteyenlere karşı bir çıkış yolu açmak ve onlara karşı harekete geçmekle kendimi sorumlu tuttum. Dünyada yalnızdık ama yanımda olanlar da benim inandığım ideale bağlı kaldılar ve sonuca ulaşıldı.
30 Ekim 1918’de ateşkes imzalandı. Vatan parçalandı, işgal edildi. Peki İzmir’e girdiğimiz tarih olan 30 Ekim 1918’den 9 Eylül 1922’ye kadar kaç yıl geçti? Dört sene. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız, yaşadığımız kurallara tabi olan büyük devrim, hangi milletin tarihindedir? Bu mazlum millet hak ettiği yere ulaşmıştır, çektiğimiz acıların, zorlukların en büyük ödülü budur. Bunu bütün dünya gördü. Hala görülecek daha çok şey var.
Beni en çok sevindiren olay bu mazlum milletin hak ettiği yere gelmiş olmasıdır. 30 Ekim 1918’den sonraki günlerde çektiğim azabı biliyorsunuz. Yanımdaydınız. Mondros 30 Ekim’de. Cumhuriyet 29 Ekim. Bu bir milletin, mazlum bir milletin lanetidir. Sanırım o zamanki devletler bunu anlamıştı.
Atatürk’ün bir an durup kendisine baktığını ve masaya vurduğunu söyleyen Altay, şu sözleri duyduğunu söyledi:
“De ki bu, tarihten silinmek istenen bir milletin intikamıdır…”
Fahrettin Altay’ın “Ama bundan hiç bahsetmedin”Sözlerinde şu ifadeleri kullanıyor: “Övünmektir, övünmek benimle birlikte ideallere, millete, orduya inananların hakkıdır.”